5 Ekim 2011 Çarşamba

Daidalos ile İkaros

Yunan mitolojisindeki efsaneler,mitler ve hikayeleri okumayı severim.Kendi kültürümüzün mitolojisini hem benim hem de genel Türk toplumunun çok az bilmesini her zaman yadırgamışımdır.Yazılı edebiyatımızın geç başlamış olması ve uzun süre gelişmemesi,Osmanlı döneminde dahi genel Türk tarihi konusunda araştırma yapılmaması sanırım bu eksikliği doğuran sebepler.Cumhuriyet dönemiyle başlayan tarih ve mitoloji araştırmalarımız malesef kitlelere ulaşamamıştır,fakat Yunan mitolojisi ile ilgili en ayrıntı öyküler bile tarihe meraklı kişiler tarafından çok iyi bilinmekte.Yaşadığımız coğrafyada bu efsanelerin yaşanmış olması belki buna bir sebep.Buna karşın en basitinden tek bir Dede Korkut hikayesini bilen insanlar ne kadardır diye bir araştırma yapsak bile muhtemelen korkunç bir sonuçla karşı karşıya kalırız.

Bu özeleştiriyi yaptıktan sonra şimdi kendimle çelişme zamanı:) Ansiklopedi karıştırma döneminden hatırladığım Daidalos ile oğlu İkaros'un hikayesi en sevdiğim Yunan mitolojisi hikayelerindendir.Bir süre önce okuduğum bir kitap bu hikayeyi bana anımsattı.Çok fazla okuyucuya ulaşmış kısa süreli gaz verici kitaplardan biri.Hani bu kişisel gelişim kitapları dedikleri.Tek bir sayfa ile anlatılacak bir fikri 250-300 sayfa tekrarlaya tekrarlaya anlatan kitaplar:)Bahsettiğim kitabında anlattığı tek fikir için kullandığı sayısız örnekten biri Daidalos ile İkarosun hikayesiydi.Yazara göre başarıya ulaşmak için Daidalos gibi ne zaman ne yapılması gerektiğini bilen,analitik düşünen ve gereksiz risklere girmeyen birisi olmak gerekiyordu.İkaros gibi daha fazlası için riske giren,kısa süreli bir yükselişten sonra dibe batan kişiler başarısız oluyordu.Saygıdeğer kişisel gelişim uzmanımızın geçerli bir örnekleme yapıp yapmadığını görmek için Daidalos ile İkaros'un dramatik hikayesine bakalım:

Antik Yunan'ın önemli şehir devletlerinden Girit'in tahtı için iki kardeş mücadele etmektedir.Tanrı Poseidon Minos'a bu mücadelede yardım eder ve Minos Girit kralı olur.Ancak kral Poseidon'a kalleşlik yapar ve kızgın Poseidon'da Minos'un karısının bir boğaya aşık olmasını sağlar.Bu aşkın meyvesi Minotaurus isimli yarı insan yarı boğa,garip bir yaratıktır.Kral Minotaurus'u saklamak için mimar Daidalos'tan bir yapı inşa etmesini ister.Daidalos Labiranthos'u inşa eder.Labirent bizim bulmacalardaki labirentler gibi değil tabii giren çıkamamaktadır.Kral her sene Minotauros'a halkından yedi kadın yedi erkek kurban vermektedir.Artık kurban vermek istemeyen halk adına Theseus Girit'e gelir ve Daidalos'un yardımıyla labirentteki Minotauros'u öldürür.Kralın kızı Theseus'a aşık olmuştur.Ancak kral bende sana verilecek kız yok şeklinde tepkisini koyar.Theseus'ta ben almasını bilirim diyerek Daidalos'un yardımıyla kızı Girit'ten kaçırır.Kralda sinirini Daidalos ve oğlu İkaros'tan çıkarır.İkiside kimsenin çıkamadığı labirente hapsedilir.Mimar Daidalos çok zeki bir insandır.Labirentten kaçmak için dahiyane bir fikir üretir.Kuş tüylerini balmumu ile yapıştırarak(balmumunu nereden bulduğunu kurcalamayın)oğlu ve kendisi için kanatlar yapar.Uçmadan önce oğlu İkaros'a teknik,taktik bilgileri verir.Alçaktan uçarsan kanatlar nem kapar uçamaz denize düşersin,yüksekten uçarsan güneş balmumunu eritir uçamaz denize düşersin.Daidalos'un kısa eğitiminden sonra baba ve oğul uçarak Ege denizininin karşı kıyısına ulaşmayı çalışır.Daidalos başarılı olur.Çok dengeli uçarak karşı kıyıya ulaşır.Ancak İkaros kendini uçmanın zevkine öyle kaptırmıştır ki babasının söylediklerini unutur.Daha yükseğe,daha yükseğe çıkar.Güneşe ulaşmaya çalışır.Ama Daidalos haklıdır ve İkaros Ege Denizi'nin dibini boylar.

Hikaye bu.Gerçektende kişisel olarak geliştim hikayeyi tekrar okuyunca:)Bence anlatılmak istenen için güzel bir örnek olmuş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder